Öğretmen
Yıldızların Altında
10. Bölüm: Yıldızın Altında
Sabah güneşi, Mehmet Dede’nin evinin küçük pencerelerinden içeri süzülürken, evin içinde sessiz bir ağırlık vardı. Zeynep ve Elif, geceyi burada geçirmişti, ama uyuyabilen olmamıştı. Kulübedeki yaşananlar, ikisinin de zihninde yankılanıyor, korku ve belirsizliği bir gölge gibi üzerlerinde taşıyorlardı.
Mehmet Dede’nin sunduğu sıcak çayın buharı odanın loş ışığında dans ederken, Zeynep sessizliği bozmaya karar verdi. Elif’in dikkatlice onu dinlediğini hissederek gözlerini Mehmet Dede’ye çevirdi.
“Dede,” dedi Zeynep, sesi hâlâ tedirgin ama kararlıydı. “O kulübede gördüğüm kişi beni tanıyordu. Ama ben onu hiç tanımıyorum. Bana ismimle seslendi, hatta sanki beni bekliyormuş gibi davrandı. Bu köyde daha önce hiç bulunmadım, ama o kişinin beni nereden tanıdığını açıklayamıyorum.”
Mehmet Dede’nin yüzü sertleşti. Gözlerini yere dikti ve derin bir nefes aldı. “O kişi kimse, yalnızca seni tanıyor değildir,” dedi ağır ağır. “O kulübe, geçmişin yükünü taşıyor. Ama Zeynep kızım, bu köye geldiğin andan itibaren sen bir şeyleri değiştirmeye başladın. Bu köyün sırları, yıllardır gömülüydü. Şimdi toprak, onları ortaya çıkarmak istiyor.”

Zeynep şaşkın bir şekilde Mehmet Dede’ye baktı. “Ne demek istiyorsunuz?” diye sordu. “Beni bekliyorlarmış gibi mi konuşuyorsunuz?”
Mehmet Dede bir süre sessiz kaldı, sonra kısık bir sesle devam etti. “O kulübe… eskiden, köyün eski büyükleri tarafından bir tür ‘mahzen’ gibi kullanılırdı. Ama yalnızca sıradan bir mahzen değildi. İçinde saklanan şey, sadece nesneler değil, köyün karanlık geçmişiydi. Oradaki semboller, yıldızlar ve o kazılmış işaretler, eski bir inanca işaret eder.”
Kulübenin Geçmişi ve Lanetli Sembol
Elif merakla araya girdi. “Ama o yıldız… neden bu kadar önemli? Bir tahta parçasında bile işlenmiş. Bunun anlamı ne?”
Mehmet Dede, Elif’in gözlerinin içine baktı. “O yıldız,” dedi, sesi titriyordu. “Bu köyün kaderini belirleyen bir işaret. Eskiler, bu sembolün kötü ruhları uzaklaştırdığını düşünürdü. Ama işin aslı farklıydı. Bu sembol, aslında bir çağrıydı. Sadece kötü ruhları değil, insanın en karanlık yanlarını da çağırıyordu. Ve bu sembolün kullanıldığı her yerde bir bedel ödenirdi.”
Zeynep ve Elif’in tüyleri diken diken olmuştu. Mehmet Dede’nin gözlerindeki karanlık, anlattıklarının ağırlığını hissettiriyordu.
“Elif,” dedi Zeynep, sakin ama merak dolu bir sesle, “bu köyde yıllar önce kaybolan insanlar var. Bu yıldızın o olaylarla bir bağlantısı olabilir mi? Kulübedeki kişi, bu kayıplarla bir şekilde bağlantılı mı?”
Mehmet Dede başını yavaşça salladı. “O kayıplar,” dedi derin bir nefes alarak, “bu köyün üstündeki lanetin bir parçası. Ama herkes bunu görmekten korktu. O yüzden susuldu. O yüzden geçmiş, unutturuldu. O kulübede gördüğünüz kişi… belki de bu lanetin gölgesinde yaşayan biriydi. Belki de… hiç gitmemiştir.”
Zeynep, Mehmet Dede’nin bu sözlerinden daha fazlasını bildiğini hissetti. “Dede,” dedi, sesine hafif bir öfke karışmıştı. “Eğer bir şey biliyorsanız, bize söylemek zorundasınız. Bu köyde hâlâ insanlar tehlikede olabilir.”
Mehmet Dede derin bir iç çekti ve gözlerini masanın üzerindeki tahta parçaya dikti. “Zeynep kızım,” dedi en sonunda. “Bu köyde herkesin bir sırrı vardır. Benim de var. Ama bazı sırlar, onları açıklayacak kişiyi bekler. Sen buradasın çünkü artık o sırlar açığa çıkmak istiyor. Kulübede gördüğün kişi kimdi bilmiyorum. Ama sana şu kadarını söyleyeyim: Bu yıldız seni bir yere götürecek. Ama o yolda yalnız yürümeyeceksin.”
Geçmişin İzinde
Mehmet Dede’nin sözleri, Zeynep ve Elif’in zihninde yankılanırken, köy meydanına gitmeye karar verdiler. Kulübedeki sembollerle, köyün geçmişi arasında bir bağlantı olduğuna emindiler.
Meydanın taş sokakları sessizdi, ama bu sessizlik, huzurdan çok bir tür bekleyiş gibi hissettiriyordu. Zeynep, meydandaki eski hanın kapısını fark etti. Üzerinde eski harflerle oyulmuş bir yıldız daha vardı.
“Elif,” dedi Zeynep, hüzünle karışık bir kararlılıkla, “bu köyün geçmişinde saklanan neyse, artık öğrenme zamanı.”
Zeynep ve Elif, hanın içine doğru ilk adımlarını attılar. Mehmet Dede’nin sessiz uyarısı hâlâ kulaklarında yankılanıyordu: “Bu yolda yalnız yürümeyeceksin.”
Bölüm Sonu
Yazan: içimdeki SeS / Süleyman Dincer